12 Mayıs 2010 Çarşamba
Uefa avrupa ligi kupası Atletico Madrid'in oldu...
Eski adıyla uefa kupası şimdiki adıyla uefa avrupa liginde ilk kupayı fulham'ı uzatmalara giden maçta 2-1 yenmeyi başaran A.Madrid kazandı.Final Hamburg HSH Nordbank Arena Stadı'nda oynandı ve maçı 49.000 kişi izledi.
Karşılaşmanın gollerini A.Madrid adına 30. ve 116. dak. Forlan Fulham adına ise 37. dak. Galli futbolcu Simon Davies kaydetti.Davies 1995 Kupa Galipleri Kupası finalinde Arsenal formasıyla Zaragoza ağlarını havalandıran John Hartson'dan sonra, Avrupa arenasında bir final maçında gol sevinci yaşayan ilk Galli oyuncu oldu.
Çeyrek final ilk maçında Valencia ağlarını sarsan, yarı finalde ise her iki maçta da gol atmayı başararak Liverpool'u yıkan isim olan Uruguay'lı yıldız, bu sezon toplamda ise 29. kez fileleri havalandırdı.Forlan aynı zamanda, 2006'daki finalde Sevilla formasıyla 2 gol atan Enzo Maresca'nın ardından bu kupanın finalinde 2 kez ağları havalandıran ilk futbolcu oldu.
A.Madrid,finale gelene kadar oynadığı toplam 14 maçtan sadece 2'sini kazanmış Fulham ise Shakhtar Donetsk,Juventus,Wolfsburg ve hamburg gibi güçlü takımları mağlup ederek gelmişti.Heleki bir Juventus maçı varki Juveyi resmen sahadan sildiler ama şanslı A.Madrid gene yaptı yapacağını ve kupayı kazandı.
Gönderen
mrt
zaman:
17:48
Etiketler:
atletico madrid,
fulham,
spor,
uefa avrupa ligi,
uefa finali
0
yorum
Dünyanın en yaşlı insanı Osmanlı doğumlu
Dünyanın en yaşlı insanı olan Meryem Amash Osmanlı İmparatorluğu'nda dünyaya gelmiş
Guinness rekorları kitabına ilk Osmanlı doğum belgeli bir kadın dünyanın en yaşlı insanı olarak giriyor. İsrail'de yaşayan Meryem Amash isimli kadın tam 120 yaşında.
Elindeki doğum belgesi o dönem bu toprakların hakimi olan Osmanlı imparatorluğu tarafından verilmiş. 10 çocuğu olan Meryem'in 120 torunu, 250 torunununun çocuğu bulunuyor.
20 tane de torununun torunu var. Meryem Kudüs'ün Türklerin kontrolünde olduğu zamanları hatırlıyor.
göz kamaştıran sex rekorları...
Doktor Jacobus adlı bir doktorun 1935 yılında yayımlanan çalışmasına göre, ereksiyon halindeki en uzun penis 30 santimetre, en kısa penis de 1 santimetreymiş. Erkeklerin hiç penislerinin olmadığı bir hastalık varmış. Bu hastalığın adı da Congenital Hypoplasia’ymış…
Araştırmacı T. H. Van de Helde’in belirttiğine göre testislerin ebadı insandan insana fazla değişmezmiş. Ancak bölgeye yerleşen bir kurtçuk varmış ve de bu kurtçuk büyük bir skrotum tümörüne sebep oluyormuş. Bazı Afrikalı ve Endonezyalı kabilelerin erkekleri bu şişmiş testisleri erkeklik güçlerinin bir sembolü olarak çevresindekilere göstermekten çok hoşlanırlarmış…
Houston adlı bir kadın 1999 yılında düzenlediği bir seks partisiyle bütün dünyayı hayrete düşürmüş. Bu parti boyunca 10 saatte 620 erkekle sevişmiş…
Mısırlılar, Libya’yı işgal ettiklerinde yenilgiye uğrattıkları düşmanın 13 bin 320 tanesinin penisini kesip almışlar. Bu berbat olay MÖ 13. yüzyılda meydana gelmiş…
W. F. Benedict’in yazdığı “Kadınların Seksüel Anatomisi” adlı kitapta, 14 yaşındaki bir kızın göğüslerinin 6.3 kilogram olduğu belirtiliyormuş. Kitapta otuz yaşındaki kadınların göğüsleri de inceleniyormuş ve de onların göğüslerinin ağırlığı 11.3 kilogram olarak verilmiş…
Araştırmacı T. H. Van de Helde’in belirttiğine göre testislerin ebadı insandan insana fazla değişmezmiş. Ancak bölgeye yerleşen bir kurtçuk varmış ve de bu kurtçuk büyük bir skrotum tümörüne sebep oluyormuş. Bazı Afrikalı ve Endonezyalı kabilelerin erkekleri bu şişmiş testisleri erkeklik güçlerinin bir sembolü olarak çevresindekilere göstermekten çok hoşlanırlarmış…
Houston adlı bir kadın 1999 yılında düzenlediği bir seks partisiyle bütün dünyayı hayrete düşürmüş. Bu parti boyunca 10 saatte 620 erkekle sevişmiş…
Mısırlılar, Libya’yı işgal ettiklerinde yenilgiye uğrattıkları düşmanın 13 bin 320 tanesinin penisini kesip almışlar. Bu berbat olay MÖ 13. yüzyılda meydana gelmiş…
W. F. Benedict’in yazdığı “Kadınların Seksüel Anatomisi” adlı kitapta, 14 yaşındaki bir kızın göğüslerinin 6.3 kilogram olduğu belirtiliyormuş. Kitapta otuz yaşındaki kadınların göğüsleri de inceleniyormuş ve de onların göğüslerinin ağırlığı 11.3 kilogram olarak verilmiş…
90 yıllık aşk
Bu, hayatını paylaşmak istediği kadından aldığı bir aşk simgesiydi. Fakat Birinci Dünya Savaşı sırasında Stanley Cubiss, görev yaptığı geminin batması sonucu boğularak hayatını kaybettiğinden sevgilisi Florence'ten aldığı, üstüne "Stanley'e" kazınmış nişan yüzüğü de onunla birlikte denizde kaybolmuş.
Okyanusun derinliklerinde bekleyen yüzük neredeyse bir yüzyıl sonra (89 yıl sonra),denizcinin ailesine tekrar kavuştu. 2 ay önce, 51 yaşındaki amatör dalgıç Peter Brady, Orkney Adaları yakınlarındaki rutin dalışlarından birinde denizin dibindeki kuma yarı gömülü bir şekilde yüzüğü bulmuş.
6 Mayıs 2010 Perşembe
bunları biliyormuydunuz...
-Bir yılan 3 yıl uyuyabilir.
-Ördeğin sesi yankı yapmaz.
-Karınca iki hafta su altında yaşayabilir.
-Fareler Kusamaz.
-Zürafalar yüzemez.
-Yılanlar duyamaz.
-Karıncalar uyuyamaz.
-Kirpiler suda batmaz.
-Kutup ayıları solaktır.
-Sineklerin 5 tane gözü vardır.
-Zürafanın ses telleri yoktur.
-Yunuslar bir gözlü açık uyurlar.
-Develerin 3 tane kaşı vardır.
-Kangurular geri-geri yürüyemezler.
-Ördeğin sesi yankı yapmaz.
-Karınca iki hafta su altında yaşayabilir.
-Fareler Kusamaz.
-Zürafalar yüzemez.
-Yılanlar duyamaz.
-Karıncalar uyuyamaz.
-Kirpiler suda batmaz.
-Kutup ayıları solaktır.
-Sineklerin 5 tane gözü vardır.
-Zürafanın ses telleri yoktur.
-Yunuslar bir gözlü açık uyurlar.
-Develerin 3 tane kaşı vardır.
-Kangurular geri-geri yürüyemezler.
karpuza gel :))
Bu karpuzları görenler gözlerine inanamıyor. Her biri zeytin kadar küçük ama fiyatı “büyük”
Güney Amerika’da bir ormanda keşfedildiler. Holandalı bir meraklı onları ülkesinde yetiştirmeyi başardı. Şimdi Avrupa’da piyasaya çıktı.Piyasaya çıkan “Pepquino” adlı bu minik karpuzlar, görenleri şaşırttı. Tadını merak edenler, 250 gramına 10 sterlin ödeyerek meraklarını giderdi.Bir zeytinden biraz daha irice olan ortalama 3 santimlik “Pepquinolar”, salatalık tadında ve çerez gibi yenilebiliyor. İngiltere’de, lüks restoran ve kafelerde içkinin yanında ya da yemekte servis ediliyor.
21 aralık 2012 insanlığın sonu
Dünya belirgin bir değişim yaşıyor. Belki Maya'ların 21 Aralık 2012 fenomeni ile de ilişkilendirilebilecek bu oluşumlar şuan bilmediğimiz veya farkında olmadığımız bir olay için zemin hazırlıyor olabilir. Artık biz insanlarda sık sık değişen, alışık olmadığımız hava koşullarına, sellere, ani bastıran şiddetli soğuklara karşı, neler oluyor? Hiç böyle olmamıştı gibi söylemlerle tepkiler vermeye başladık.
Gerçektende neler oluyor dünya'mıza?
Neler olabileceğine bakmadan önce gelin degişimi düşündüren olaylara bakalım.
1- MAYA KEHANETİ
Bu konuyu yazarken amacımız insanları korkutmak ve karamsarlığa sürüklemek değil, şuan pekçok bilim adamının kafasını meşgul eden bir konuyla ilgili sizlerinde haberdar olmanızı sağlamaktır. Felaket tellallığından öte, eğer bir felaket gerçekleşecekse, buna hazırlıklı olmak amaçtır. Çünkü, medeniyetimizi devam ettirmek her türlü amacın üzerindedir. Bireysel düşünmeyi bir kenara bırakıp, toplum olarak ortak değerlerimizi ön plana taşımalıyız. Bu illa bir felaket olacak diye değil, yaşam kalitemizi arttırmak ve gerçekten "torunlarımıza" yaşanabilir bir medeniyet bırakmak içinde gerekli.
Bu noktadan hareketle neden 2012 sorusunun cevabını ele alalım.Aslında tam olarak 21 Aralık 2012 (veya bazılarına göre 22 Aralık) tarihi ve sonrası olarak ifade edilen fenomenin çıkış noktası eski bir Güney Amerika medeniyeti olan Maya'ların kullandığı takvim sistemidir. Özellikle 1990'lardan sonra gelişim gösteren bu konu hakkında en ciddi araştırmalardan birini Amerikalı araştırmacı John Major Jenkins yapmış ve bunu 1997 yılında yayınladığı "Maya Cosmogenesis 2012" isimli kitapta ortaya koymuştu. Şimdi ayrıntılarıyla inceleyelim.
Gerçektende neler oluyor dünya'mıza?
Neler olabileceğine bakmadan önce gelin degişimi düşündüren olaylara bakalım.
1- MAYA KEHANETİ
Bu konuyu yazarken amacımız insanları korkutmak ve karamsarlığa sürüklemek değil, şuan pekçok bilim adamının kafasını meşgul eden bir konuyla ilgili sizlerinde haberdar olmanızı sağlamaktır. Felaket tellallığından öte, eğer bir felaket gerçekleşecekse, buna hazırlıklı olmak amaçtır. Çünkü, medeniyetimizi devam ettirmek her türlü amacın üzerindedir. Bireysel düşünmeyi bir kenara bırakıp, toplum olarak ortak değerlerimizi ön plana taşımalıyız. Bu illa bir felaket olacak diye değil, yaşam kalitemizi arttırmak ve gerçekten "torunlarımıza" yaşanabilir bir medeniyet bırakmak içinde gerekli.
Bu noktadan hareketle neden 2012 sorusunun cevabını ele alalım.Aslında tam olarak 21 Aralık 2012 (veya bazılarına göre 22 Aralık) tarihi ve sonrası olarak ifade edilen fenomenin çıkış noktası eski bir Güney Amerika medeniyeti olan Maya'ların kullandığı takvim sistemidir. Özellikle 1990'lardan sonra gelişim gösteren bu konu hakkında en ciddi araştırmalardan birini Amerikalı araştırmacı John Major Jenkins yapmış ve bunu 1997 yılında yayınladığı "Maya Cosmogenesis 2012" isimli kitapta ortaya koymuştu. Şimdi ayrıntılarıyla inceleyelim.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)